KAPLAR ÜZERİNE

Sürekli belli kaplara konmaya çalışılıyoruz. Bu kaplara girmeyip şeklini almadığımız zaman da kabı beğenmemekle suçlanıyoruz. Kap nedir ? TDK’daki öncelikli tanımlaması : “ İçi gaz, sıvı veya katı herhangi bir maddeyi alabilen oyuk nesne. “şeklinde . Bunlar renklerine, malzemesine, şekline göre ayrışabiliyor olabilir; üçgen, dikdörtgen…Peki nasıl becerdik katı, sıvı ve gaz halini almayı? Şekli fark etmez . Biraz durup incelersek ve incelemeye kendimizden başlarsak biz de birer kap tasarımcısı olabiliriz. Çünkü sürekli maruz kaldığımız şeyler farkına varmadığımız şekilde benliğimize işliyor olabilir. Bebeklikte anne-babamız neleri çizip duvarları çizemeyeceğimizi belirterek, bize ilk kaplarımızı çizdiler. Oyun çağımıza geldiğimizde ilk arkadaşlık seçimlerimiz üzerine konuşmalar duyduk ve bir kap daha ekledik ve ilk kendi kabımızı oluşturma yolunda da bir adım atmış olduk. Okula başladık öğretmenimiz hangi anlarda konuşabileceğimizi, ders esnasında gülmenin ceza verilecek bir şey olduğunu söyledi ve en kendimizi keşfettiğimiz dönemde önümüze büyük bir kap koydu üstelik bu kez gayet eğitici bir kaptı. Bir öğrenci derste gülüyor diye neden rahatsızlık verir ki ? Ve bundan rahatsızlık duyan neden rahatsız oluşunu değil de çocuğun gülüyor oluşunu anormal karşılar. Gülelim çocuklar ve eğlenelim. Üniversiteye başladık ve artık hepimiz birer kap yapıcı olduk. Örneğin dili farklı diye karşımızdakini garipsedik, hayata bakışı farklı diye garipsedik, farklı giyiniyor diye garipsedik, çok konuştuğu için garipsedik, az konuştuğu için garipsedik ve sonra yanımıza almayıp “ git ve kabımın şeklini, kabımızın şeklini al “ dedik. Artık hepimiz usta birer zanaatkarlar olduk ve bebeklikten beri maruz kaldığımız şey olduk. Bunu kaç kez fark ettik ? Eğer kendini gözlemleme gücünü büyük bir şeffaflıkla yapan biri değilsek yüksek ihtimalle hepimiz koşulsuz kabul eden insanlardık. İşe başladık ve ilk resmi otorite ile tanıştık. Garipsemedik çünkü alışıktık. Ama otorite kendini gözlemleyen bir farkındalığa alışık değildi. Otoritenin olduğu yerde mutlu bir çalışma şekli var mıydı diye düşündük evet var olduğunu söyleyenler oldu ve o anlarda sadece bildik, kaplar içselleştirilmişti. Farkındalığın en yüksek olması gereken bir alanda yine birileri bize şunu yapmalısın derken bulduk kendimizi. Diyebildik mi “bana izin verir misin , bu yoldan haz alıyorum ve şeklini reddediyorum “ ? Diyemedik çoğu zaman çünkü reddetme, düşüncelerini ifade edebilme,  eğlenebilme, haz almak, farkındalık, kendini sevme gibi bir sürü sözcükler hep yasak sözcükler oldu. Üstelik artık yeni bir savunma biçimi doğdu : “ insanlar artık toplumu düşünmüyor o kadar çok kendini sev dendi ki bencil insanlar olduk . “ Hayır bencil olmadık sadece farkındalığımız arttı ve kendini tanımaya başlayan her insan gibi biraz uzaklaştık ancak bu yapay bir mutluluktan daha çok tatmin etti. Önceden sadece tatminmiş gibi davranıyorduk, ruhumuzda açtığımız derin yaraları görmezden gelerek. Hiç “ ben yapmadım çocuğum yapsın” diye bir cümle duydunuz mu ? İşte onlar en büyük yaralarımız, -mış gibi zamanlarımızdan kalan. Bırakalım insanlar mutlu oldukları şekilde çalışsınlar ve yaşasınlar. Bırakalım keskin çizgilerimizi, en doğru herkesin aynı şeyi yapması değildir. En doğru, en mutlu şekilde ortaya konandır. Haz almıyorsak senin doğrunun bizdeki yanlışlığını ne yapmamız gerekiyor ? Hepimiz her gün yaratıcılıktan bahsediyoruz sonra karşılaştığımız ilk yaratıcı kişide zırhımızı kuşanıyor, sesimizi hafiften ama bir o kadar da tehlikesizim tonunda ayarlıyor, ilkelerimizi de yanımıza alıp başlıyoruz eleştirimize. Ve bunlara yapıcı eleştiriler diyoruz. Peki bu durumu değiştiremez miyiz ? Burada muhteşem bir gözlem gücü bize yardımcı olabilir. Gözlem gücü ! Ne muhteşem bir yetenek. Ve en güzel yanı geliştirilebiliyor olması.  Evet her zaman bir şansımız var. Gözlem gücü bu konuyla ilgili iyi bir başlangıç olabilir. Eşyalardan başlayıp kendine dönen bir gözlem. Hepimizin biraz yalnız kalmaya ve kendiyle konuşmaya ihtiyacı var. Kendini keşfetmek, kendiyle konuşma ile başlayıp kendiyle vakit geçirmeye varan ve bunu da aşan bir süreç. Arkadaşımıza nasılsın diye sorabiliyorsak bunu kendimize de sorabiliriz . Bugün nasılım ? Bugün hangi haksız eleştiriyi yaptım ? Bunu yaparken ne düşündüm ? Aynı durumda olsam ne hissederdim ? Bugün engellendim mi ? Bu engeli fark ettiğimde nasıl bir karşılık verdim ve bu karşılığım beni tatmin etti mi ? Gün içerisinde kaç kez kendimi yakaladım ? Kaç kez ayrıştım ? Kaç kez içten güldüm ve memnuniyetsizdim ? Neler beni memnun ediyor sahi ? En mutlu olduğum anlarda neyi bulmuştum? En üzgün anlarımda neler yaptım ? Güzel bir şarkı duyunca ne yapıyorum ? Hangi kapların yaratıcısı oldum ve bunlar sana ne hissettirdi? Bunlar gözlem gücünün sadece bir parçası. Gözlemi istediğimiz kadar genişletebiliriz. Bir şeyi iyileştirmenin ilk aşaması onu fark etmekten başlıyor. Sevgili kendim seni fark ediyor muyum ?

İlknur KIZILAY

Psikolojik Danışman

No Comments Yet

Leave a Reply

Your email address will not be published.