Bazen çok isteyerek gittiğimiz ancak dönüşte bir daha olmayacağımızı düşündüğümüz bir yerde kendimizden bir şeyler bırakırız. Bunun en görünür biçimi kendimize ait bir nesneyi unutmak olur. Unutmak, bilinçaltımızın o yerle kurduğu bağın biçimidir. Belki kokunu unuttun; aslında kim olduğunu bilmeden bulunduğun o yerde kendin olabilmeyi dilediğin için. Belki de bitirilmemiş kitabını unuttun hiç anlaşılmadığın ya da dinlenmediğin o yerde altını çizdiğin yerlerle duyulabilmek için ve bitirilmemiş bir kitabı seçtin yarım bırakıldığın için. Sebep ne olursa olsun kendinden bir parçayı bir yerde unutmak çok özel bir paylaşımdır; bir parçanı hediye etmektir, oldukça farkında olmadan ancak bilinçaltında oldukça anlamlar kazanan bir şekilde.
Freuda göre unutmak, gömmek gibi bir koruyucudur; bir çeşit depolamadır. Çoktan zarar görmüş bir şeyi depolamak.. Ama bir yandan hatırlamak; yeniden inşa etmektir.
Bazen o yerde aldığımız bir şey de bir çeşit yemeyi barındırır ve aslında yaptımız şey durumu sindirmeye çalışmaktır. Gittiğimiz bir şehirde yalnız hissettiğimiz bir anda arka kapısı denize açılan bir kitapçıdan arka kapağında “En iyi planları farelerin ve insanların sıkça ters gider.” yazılı Fareler ve İnsanlar kitabını alıp okumaya başlıyorsak belki de en büyük planlarımızdan biri ters gitmiştir ve belki Lennie gibi bir George tarafından ensemizden vurulmuşuzdur, yaptığımız şey de arka kapıdan denize çıkmaya çalışmaktır.
İyi gelen de budur içe almak ve sindirmek, hatırlamak. Sindiriyorsak vazgeçmeye başlamışızdır. Çünkü sindirmek; yavaşlamak ve parçalamak demektir. Onu yenemiyorsak belki de bize verdiği her bir parçanın bizde hangi yeri olan ama doldurulmamış o hasara denk geldiğini bulmak gerekir. “Neden hep aynı kişileri buluyorum”un cevabı çoğu zaman budur; hep aynı bütündüm.