İnişlerde lütfen önünüzdeki koltuğun boşalmasını bekleyin..

Yan koltuğumda bir anne ve 3 yaşlarında çocuğu oturuyordu. Çocuğun uçaktan korkma ihtimaline karşı anne, uçuş anında yaşanacak her şeyi çocuğuna anlattı: 

“ Uçak önce yavaşça yolda gidecek sonra uçuşa geçebilmesi için hızlanacak ve o sırada biraz aşağı doğru yatıyor gibi hissedeceğiz, bu sırada bazı sesler gelebilir çünkü rüzgar uçağın kanatlarını oynatıyor ve sesler gelebiliyor ama kanatlarının oynaması rüzgara uyum sağlayabiliyor demektir. Sonra sabitmişiz gibi olacak ve gittikçe aşağıdakiler küçülecek. Şimdi bulutların içinden geçeceğiz çünkü iniş için biraz alçaldık ve hava şu an bulutlu. Ama her bulutun içinde uzun süre kalmayacağız, çıkacağız, ama düşünsene bulutların içindeyiz; bu yerdeyken yaşayamayacağımız bir deneyim. Şimdi yavaşça iniyoruz ve inerken uçak yine biraz sallanabilir. Şimdi tekerlekler sertçe yere vuracak ve vuuuuuu der gibi uçağı pilot hızlıca sürecek ve yavaşça duracak. Bu sırada biraz ürkebilirsin, istersen elimi tutabilirsin. Hadi deneyelim! Nasıl inecekti? Vuuuuuuuu… “

Yan koltuğumdaki anne-çocuk ilişkisini dinlerken neler yaşanabileceğini duymak bana da o an iyi geldi. Korku anlarında ihtiyacımız olan “korkma, korkacak bir şey yok” cümleleri yerine neden korkmamamız ya da korkmamız gerektiğinin detaylıca bize anlatılması oluyor. 

Bu yalnızca bir uçak yolculuğunda değil hayatın her anında ihtiyacımız olan şey : Güvenli alanı koruyan ilgiyle bütünleşmiş bilgi. Eleştirmeyen, koruyucu bir o kadar da özgür bırakan… Böylece utanç duymuyoruz duygularımızdan. Hep eleştirildiğimiz yerlerden bir yetişkin olunca da çok fazla utançlar duyuyoruz, sürekli o eleştireleri yapan kişiler artık belki yoklar ama bu görevi devralan bir iç sesimiz oluyor. Ve sonra olduğumuz gibi kabullenebileceğimiz yerler arıyoruz. Bu yerler kimi zaman birinin yanı, bazen bir şehir, bazen bir meslek haline dönüşüyor. 

“..Özellikle daha önce hiç olumlanmadıysak ya da sadece ailelerimizde çocukken olumlandıysak, bizleri olumlayacak ve koşulsuz kabul edecek partnerlerin özlemini çekeriz… Kendini sabote etmenin en kötü halidir bu.” *

Ama olduğu gibi yaklaşamadığımız ve bir ihtiyacımızı karşılamaya dönük olarak bulunduğumuz bir yerde gerçekten olmayı isteyip istemediğimizi nerden bilebiliriz? İhtiyacımızı karşılayacağını sandığımız yer bizi sadece bildiğimiz o yere (çocukken en çok nelere maruz kaldıysak onlara ) götürüyor, seçtiğimiz yerin geldiğimiz yerden bir farkı olmuyor çünkü diğer yolları denemeyi bilmiyoruz ya da korkuyoruz. 

İhtiyacımız olan şey belki de 3 yaşındayken sorularımıza cevap bulabileceğimiz bir güvenli alandı. Şimdi ise bir yetişkin olarak, belki birçok şey deneyimledikten sonra, o güvenli alanı kendimiz bulmaya dönük eylemlerimizle tekerleğin yere çarpacağını ve sonra ineceğimizi önceden bilme çabasındayız. 

*Bell Hooks/ Duygu Yoldaşlığı Kadınların Sevgi Arayışı.

No Comments Yet

Leave a Reply

Your email address will not be published.