Kalben’in bir röportajını okumuştum; kalıplardan, ilişkilerinde (baba, sevgili, kardeş..) verdiklerinden bahsediyordu. Sonrasında şarkılarını daha anlamlı dinlemeye başladım. Geçenlerde şu şarkısına denk geldim:
“Yetmiş kilo derdim var
Baba bana kavun al,
Kavunu da hiç sevmem
Sen bunu bilir misin?”
Bu sözleri duyunca “Acaba orada olmasını istediğimiz sevgiyi uzun süre göremeyince hala orada mı diye merak edip yokluyor muyuz?” diye düşündüm. Bazen kavgalar bu nedenle mi, zıtlıklar, sevmediğimiz bir şeyi istemeye başlayışımız..
Estes kitabında soğukluktan bahseder. Donarak ölmenin bir insanın soğukluğunda ölmekle benzer olduğunu çünkü kayıtsızlığın yarattığı ölüm etkisi ile donarak ölmenin aynı olduğunu söyler.
Donarak ölmemek için nasıl uyumuyorsak bir insanın soğukluğunda ölmemek için de uyanık kalmaya çalışırız. Uyanık kalabilmek için iyiyi kötüyle, sevgiyi öfkeyle var edebiliyoruz. Dikenlerimiz bir şekilde oluşuyor; kimi zaman bilgi gerektiren bir tel örgü ile kimi zaman kaktüs kadar doğal bir şekilde.
“Hala babamsın değil mi, hala sevgili miyiz, hala birbirimize tahammül edebiliyor muyuz, hala çocuk muyum?” sorularını net bir şekilde soramadığımız için belki de ihtiyacımız oluyor dikenlere; hala batmayı başarabiliyorsam evet orada sevme özgürlüğüm hala olabilir.
Vamık Volkan Kozmik Kahkaha kitabında “Kazak örmüş ama yakasını ters dikmişti; aslında bunun, gerçekçi olabilmek adına bir kusurlu olma alıştırması olduğunun farkındaydı” der. Bu gerçek olan duyguların içinde yamalı bir yer bulundurması ama yine de o yamayla orada var olabilmesi gibi. Mükemmel görünen şeylerin korkutucu yanı burada; hasarlı yanları görme ya da var edebilme özgürlüğümüzün olmayışında.
Estes, P.E. (2020). Kurtlarla koşan kadınlar vahşi arketipine dair mit ve öyküler (Kırksekizinci baskı). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Volkan, V. (2020). Kozmik kahkaha (Dokuzuncu basım). İstanbul: Okyanus Yayınları.