Tesadüflere inanıyor muyum?
Bunun cevabı bende çok değişiyor ama bugün bir tesadüf yaşadığıma inanabilirim. Bir haftadır bir eğitimdeyim ve eğitimde bugün yaptığımız bir etkinlikte, görünen gerçeklik üzerine çok düşünmeden yaptığımız yorumlamaların aslında ne kadar bizi kendimizden dışarı itmediğini anlamaya çalıştık.
Gün bitti, evime geçtim. YouTube’da dolanırken, Gaye Su Akyol Jack Fusion Talks adında bir program yapmaya başlamış, ona denk geliyorum ve izlemeye başlıyorum. Programda, “masada kimler olsa” diye bir konuşma geçiyor ve tesadüfen orda “Blow up” filmini duyuyorum. Hava kapalı.. “Neden bugün iyi bir şey keşfetmiş olmayayım ki?” diyip açıyorum filmi. Film bitiyor ve Julio Cortázar’ ın “alışkanlıklar bir büyük baharat dolabı gibidir” imgelemiyle baharat dolabımı açıp filmle ilgili ne açıklamalar yazılmış, bu film nerden geliyor bakındım. Filmin, aslında aynı adı taşıyan bir öykünün sahnelenmesi olduğunu öğreniyorum. Filmde bazı şeyleri anlamadığımı fark edince, yazarın yaptığı gibi ortadan kesip dilimlere bölerek devinimi yok etmemek için öyküye dalıyorum ve devinimi görüyorum ;
“ …fotoğrafçı Roberto Michel, bir fotoğraf çekerken o an farkında olmadığı bir şimdiye dahil olur. Nesneleştirdiği şimdide bir erkeğin o karede öldürüldüğünü fark eder. O andayken bunu görememiştir ve zihninde anne-çocuk ilişkisine benzettiği çifte dair bir hikaye yaratmıştır. Bu zihinsel hikayesine göre tüm olay örgüsünü kurmuş, tüm eleştiri ve övgülerini bu kısacık şimdiye sıkıştırmıştır. “
Öyküde, şimdi yanılsamasını şöyle anlatır :
“…düşebileceği bir yanılgıyı önceden kestirebilirse dönüp yeniden bakmak kişinin elindedir. Her şeyi, üstlerindeki gereksiz kılıkları soyarak çırılçıplak bırakmak için, bakmakla bakılan gerçek arasında bir seçim yapmak yeterlidir, belki de. “
Filme dönüyorum. Film, öyküde yazılmamış sonu şöyle tamamlıyor ;
“…. pandomim grubu görünmeyen raketler ve görünmeyen bir topla tenis oynamaya başlar. Bir top varmış gibi heyecanla… Michel, önce şaşkınlıkla onları izler. Sonra oyuncular sanki top, filelerden sahanın dışına çıkıp fotoğrafçının olduğu yere düşmüş gibi davranarak topu fotoğrafçıdan atmalarını ister ve Michel, çimenlerin üzerinde sanki top varmış gibi topu alıp onlara atar. “
Gördüğü bir şimdiyi öyküde fark edemezken filmin sonunda görmediği şimdiyi de fark etmeye ve görünmeyenden de anlam bulmaya başlar.
Bunlar üzerine Gaye Su Akyol’un nasıl şarkıları varmış diye bakınıyorum. Tesadüfen karşıma çıkıyor; “Gamzedeyim deva bulmam” şarkısını seslendirmiş. Bu şarkıyı en son yolda başka bir sanatçıdan çok mutlu olduğum bir şimdide dinlediğimi hatırlıyorum. Ama düşünüyorum; “Acaba o şimdide neleri kaçırmıştım ve salt benim yutabileceğim türden miydi ?”
Fotoğraf: Michael Jasmund
Film-Öykü: Julio Cortazar/ Blow-Up